Blog post hero image
Budapeşte İlk İzlenimlerim: Viyana & Prag Sonrası Yepyeni Bir Enerji

Budapeşte İlk İzlenimlerim: Viyana & Prag Sonrası Yepyeni Bir Enerji

By Wanderoria
|02.12.2025|16 min read

Budapeşte İlk İzlenimlerim: Viyana & Prag Sonrası Yepyeni Bir Enerji

 

  1. Arkadaşlarla Bir Yolculuk: Budapeşte Kararı Nasıl Verildi?
  • Neden Budapeşte’yi seçtik?
  • Şehirden ne bekliyorduk? 
  • Prag & Viyana’dan sonra gelen “Acaba nasıl bir yer?” hissi
  1. İki Şehir Tek Ruh Değil: Buda ve Peşte ile Tanışma
  • Tuna’nın ayırdığı ama birleştirdiği bir şehir yapısı
  • Buda daha sakin, Peşte daha hızlı — iki atmosfer aynı anda
  • Şehir yürüdükçe karakterini gösteriyor
  1. İlk Adımda Hissettirenler: Hareketli, Canlı ve Dinamik
  • Sokak ritmi, gece & gündüz insan akışı
  • Dinmeyen bir şehir enerjisi
  • “Viyana ve Prag’a benzer sandık ama…” diye başlayan farkındalık
  1. Toplu Taşıma Kolaydı Ama Pek Gerek Duymadık
  • Harita açmadan bile şehri çözebilme rahatlığı
  • Metro/tramvay kullanma opsiyonu vs yürüyerek keşfetme keyfi
  • Şehir merkezinin kompakt avantajı
  1. Yemekler ve Fiyatlar: Mutlu Eden Bir Sürpriz
  • Uygun fiyatlı, doyurucu ve lezzetli yemek deneyimleri
  • Viyana ve Prag sonrasında gelen “fiyat/kalite” rahatlığı
  • Macar mutfağının pozitif şaşırtan tatları
  1. Dil Konusu: Macarca Zihnimizi Bir Tık Çarptı
  • Okuyamadığımız tabelalar, farklı telaffuzlar
  • Macarca'nın alışılmadık yapısı
  • İngilizceyle idare edilebilmesi ve iletişim deneyimi
  1. Bu Şehir Bize Ne Hissettirdi?
  • Kaybolmadan dolaşma rahatlığı
  • Enerjisi yüksek ama yorucu olmayan tempo
  • “Sıkılmak için çaba göstermek gerekir” dedirten dinamizm
  1. Budapeşte’yi Geriye Dönüp Hatırladığımda
  • Şehrin bizde bıraktığı tat
  • Arkadaşlarla gitmenin yarattığı daha keyifli bağ
  • Yeniden gidilir mi? — Evet ve neden?

Orta Avrupa’da peş peşe yaptığımız şehir yolculuklarının üçüncü durağı olan Budapeşte, beklentilerimizi hızlıca alt üst eden bir şehir oldu. Viyana’nın zarif düzeninden ve Prag’ın masalsı atmosferinden sonra benzer bir ruhla karşılaşacağımızı düşünüyorduk, ancak Budapeşte bambaşka bir enerjiyle karşımıza çıktı. Hareketli, canlı, genç ve sürekli akış hâlinde olan bu şehir, hem arkadaş grubuyla gezmek için ideal bir ortam sundu hem de kısa sürede kendine özgü karakterini güçlü bir şekilde hissettirdi.

Şehrin iki yakaya bölünmüş yapısı — Buda’nın sakinliği ve Peşte’nin dinamik temposu — daha ilk gün bizi şaşırtan detaylardan biriydi. Üstelik Budapeşte’de hem yürüyerek keşfetmek inanılmaz kolaydı hem de fiyatlar Viyana ve Prag’ın ardından beklediğimizden çok daha uygundu. Macar mutfağının lezzetleri, şehir enerjisi, kompakt ulaşım ağı ve sokaklarda dolaşırken hissettiğimiz o “kaybolmadan gezme” rahatlığı, bu şehri bize düşündüğümüzden daha hızlı sevdirdi.

Bu yazıda; neden Budapeşte’yi seçtiğimizi, şehrin bizde uyandırdığı ilk izlenimleri, Buda–Peşte farkını, yemeklerden fiyatlara kadar tüm detayları anlatıyorum. Eğer Budapeşte’yi ilk kez ziyaret etmeyi planlıyorsanız ya da benim gibi Avrupa şehirlerini yürüyerek keşfetmeyi seviyorsanız, bu deneyim tam size göre olabilir.

  • Arkadaşlarla Bir Yolculuk: Budapeşte Kararı Nasıl Verildi? 

Bizim için Budapeşte kararı uzun planlamaların sonucu değil, daha çok arkadaşlarla bir araya gelme isteğinin doğal bir parçasıydı. Arada bir farklı ülkelerde buluşup birlikte gezmeyi seviyoruz; bu hem yoğun hayat temposundan bir kaçış oluyor hem de yeni şehirleri birlikte keşfetmenin getirdiği ayrı bir keyif yaratıyor. Bu kez rotamızın kesiştiği nokta Budapeşte oldu. Şehre dair büyük bir beklenti ya da ön yargı taşımıyorduk. Daha çok, “Hadi bu defa Budapeşte’de buluşalım, bakalım bizi nasıl bir şehir karşılayacak?” düşüncesi vardı. Motivasyonumuz çok basitti: Arkadaşlarla yeni bir ülkede güzel vakit geçirmek ve merak ettiğimiz bir şehri birlikte keşfetmek. Ama bu yolculuk benim açımdan biraz daha farklı bir merak taşıyordu. Çünkü ben, kısa süre önce Prag ve Viyana’ya gitmiş biri olarak, içimde küçük bir soru taşıyordum: “Acaba Budapeşte nasıl bir şehir? Benzer bir ruh mu var, yoksa tamamen başka bir hava mı?” Budapeşte’yi seçmemizde birkaç küçük ama etkili sebep vardı: Şehrin sokakta dolaşarak gezmeye çok uygun olduğuna dair duyduklarımız, fiyatların Avrupa ortalamasına göre daha ulaşılabilir olması ve Buda–Peşte ayrımının yarattığı çift ruhlu şehir yapısı… Bir yandan da Macaristan hakkında çok fazla şey bilmiyor oluşumuz, yolculuğa tatlı bir bilinmezlik kattı. Sonunda Budapeşte, “arkadaşlarla bir buluşma” olarak başlayan bu planı beklediğimizden çok daha canlı ve eğlenceli bir şehir deneyimine dönüştürdü. Spontane bir öneriyle başlayan fikir, kısa sürede “iyi ki gelmişiz” dediğimiz bir karara dönüştü.

 

  1. İki Şehir Tek Ruh Değil: Buda ve Peşte ile Tanışma

Budapeşte’yi anlamanın en keyifli yolu, aslında onun iki ayrı şehirden oluştuğunu fark etmekle başlıyor: Buda ve Peşte. Haritaya bakınca sadece Tuna Nehri’nin ayırdığı iki bölge gibi görünüyor olabilir ama şehri yürüdükçe anlıyorsun ki burası gerçekten iki farklı ruhun aynı şehirde bir araya geldiği bir yer.

Buda, daha sakin ve daha dingin bir atmosfere sahip. Tepelere doğru uzanan sokakları, tarihi dokusu ve biraz daha yavaş akan enerjisiyle insanı hemen rahatlatan bir tarafı var. Manzara noktaları, kaleler ve daha huzurlu yürüyüş rotalarıyla Budapeşte’nin “sessiz” yüzünü temsil ediyor.

Peşte ise tam tersi: canlı, hızlı, hareketli ve şehir hayatının akışında olan kısım. Restoranlar, kafeler, barlar, kalabalık caddeler ve gece gündüz değişmeyen dinamizm… Şehre adım atar atmaz seni içine çeken bu taraf, Budapeşte’nin enerjisini büyük ölçüde belirliyor.

Bu kontrastı en iyi hissettiğimiz anlar, iki yakayı birbirine bağlayan köprülerden yürürken oldu. Bir adımda şehir manzarası, diğer adımda değişen atmosfer… Sanki iki şehir arasında gidip geliyor gibiydik. Yürüdükçe her iki tarafın da karakteri daha belirgin hâle geldi ve Budapeşte’nin aslında tek bir ruh taşımadığını, iki ruhu aynı anda yaşattığını keşfettik.

Buda’nın huzuru ve Peşte’nin hareketliliği, şehri hem dengeli hem de ilginç kılıyor. Bu iki farklı atmosfer arasında geçiş yapmak, Budapeşte’nin en sevdiğimiz yanlarından biri oldu.

  1. İlk Adımda Hissettirenler: Hareketli, Canlı ve Dinamik

Budapeşte’ye adım attığımız ilk anda fark ettiğimiz şey, şehrin enerjisiydi. Hem gündüz hem de gece, sokaklarda sürekli bir akış var. İnsanlar, tramvaylar, ışıklar, müzik sesleri, kafe kalabalıkları… Şehirde bir “durma” hâli yok gibi. Ama bu yoğunluk düşündüğün gibi yorucu bir kaos değil; tam tersine, şehri canlı tutan doğal bir ritim.

Sokaklarda dolaşırken, her köşede bir hareket, bir ses, bir tempo hissediyorsun. Prag’ın masalsı sakinliğinden ve Viyana’nın düzenli şıklığından sonra Budapeşte’nin daha genç, daha özgür, daha spontane bir enerjisi olduğunu ilk dakikalarda fark ettim. “Benzer bir şehir bekliyordum ama burası bambaşka bir his veriyor” dediğim an tam da buraydı.

Gün içinde insanların hızlı ama keyifli bir tempoda hareket etmesi, akşamları ise şehrin bir anda daha da canlanması çok hoşumuza gitti. Yeme-içme yerleri, sokaklar, meydanlar sürekli dolu… Sanki şehir kendi kendini sürekli tazeleyen bir enerjiye sahip.

Bu hareketlilik bizi hiçbir an boş bırakmadı. Yürüdükçe yeni bir yer çıkıyor, her ara sokakta başka bir atmosfer karşımıza çıkıyordu. Budapeşte, ilk adımda “canlı” hissettiren ama bir o kadar da rahat gezilebilen nadir şehirlerden biri oldu.

  1. Toplu Taşıma Kolaydı Ama Pek Gerek Duymadık

Budapeşte’de toplu taşıma ağı oldukça geniş ve kullanışlı olsa da, bizim deneyimimiz şaşırtıcı derecede farklıydı. Şehre ilk indiğimizde veya kaldığımız yerden merkeze ulaşmak için bir-iki kez metro ya da tramvay kullandık, o kadar. Geri kalan her şeyi yürüyerek keşfettik.

Merkez bölgeye ulaştıktan sonra toplu taşımaya gerçekten ihtiyaç kalmadı. Şehrin gezilecek yerleri birbirine o kadar yakın ve sokak yapısı o kadar akıcı ki, yürümek hem daha pratik hem de daha keyifli hale geliyor. Bir noktadan diğerine giderken, yol üzerinde mutlaka görülmeye değer bir şeyle karşılaşıyorsun: bir bina, bir meydan, bir kafe, bir köprü…

Bu yüzden Budapeşte’de yürümek, ulaşım şeklimizden çok bir keşif yöntemi gibi oldu.
Toplu taşımanın varlığı iyi hissettirdi ama şehrin yürüyerek ne kadar rahat dolaşılabildiğini görmek bizi en çok şaşırtan detaylardan biri oldu. 

  1. Yemekler ve Fiyatlar: Mutlu Eden Bir Sürpriz

Budapeşte’de yemek konusu gerçekten bizi şaşırtan en güzel detaylardan biriydi. Avrupa şehirlerini gezerken genelde fiyatlar biraz daha yukarıda olabiliyor, özellikle Viyana ve Prag sonrası böyle bir beklentimiz vardı. Ama Budapeşte bu konuda adeta bir nefes aldırdı: hem fiyatlar daha uygundu hem de yemekler gerçekten çok lezzetliydi.

Şehirde denediğimiz her yerde tabaklar dolu dolu, porsiyonlar cömert ve fiyat-performans açısından oldukça tatmin ediciydi. Sokak yemeklerinden restoranlara kadar geniş bir yelpazede deneme fırsatı bulduk ve her defasında “bu fiyata bu lezzet fazla bile” dediğimiz oldu.

Macar mutfağı da tahmin ettiğimizden çok daha zengin çıktı. Gulaş, langoş gibi klasiklerin yanında, hiç bilmediğimiz ama tat olarak bizi şaşırtan birçok yemekle karşılaştık. Hem yerel tatlar hem de genel Avrupa mutfağı seçenekleri çok iyiydi.

Kısacası, Budapeşte yemek konusunda hem cebimizi hem midemizi mutlu eden bir şehir oldu. Lezzet, fiyat ve çeşitlilik açısından beklentimizin çok üzerinde bir deneyim yaşadık. 

  1. Dil Konusu: Macarca Zihnimizi Bir Tık Çarptı

Budapeşte’de karşılaştığımız en ilginç detaylardan biri de kesinlikle Macarca oldu. Avrupa’da alışık olduğumuz dillerin aksine, Macarca bambaşka bir dünyaydı. Tabelalar, kelimeler, telaffuzlar… Hiçbir şey tanıdık gelmiyordu.
Bir noktada durup “Bu kelime nasıl okunuyor acaba?” diye düşündüğümüz çok oldu.

Günlük hayatta işimize yarayabilecek hiçbir kelimeyi tahmin edememek hem komik hem de şaşırtıcıydı. Macarca’nın kökeni ve yapısı tamamen farklı olduğu için, gözümüz kelimeleri otomatik olarak “çözemiyordu.” Bu da ister istemez dilin bize ufak bir kültürel şok yaratmasına neden oldu.

Ama işin güzel yanı, şehirde İngilizce ile idare etmek oldukça kolaydı. Restoranlarda, kafelerde, müzelerde ve turistik bölgelerde İngilizce konuşan biri mutlaka karşınıza çıkıyor. Yani konuşmakta ya da sipariş vermekte hiçbir sorun yaşamadık.

Macarca’yı anlayamamak bazen eğlenceli bir bilmeceye dönüştü; İngilizceyle sorunsuz iletişim kurabilmek ise konforu artırdı. Sonuç olarak, dil konusundaki bu karışık deneyim Budapeşte yolculuğuna tatlı bir anı olarak eklendi.

  1. Bu Şehir Bize Ne Hissettirdi?

Budapeşte’nin en güzel yanı, şehri keşfederken kendimizi hem rahat hem de sürekli bir şeylerin içinde hissediyor olmamızdı. Yürürken kaybolma stresimiz hiç olmadı; sokakları anlamak kolaydı, yön duygusu hızlıca oturdu ve şehir, adım attıkça seni içine çeken bir akışa sahipti.

Enerjisi yüksek bir şehir olmasına rağmen yorucu bir tempo yaratmaması bizi şaşırttı. Gün boyu sokaklarda dolaşıp akşam olduğunda hâlâ gezmeye isteğimizin olması, Budapeşte’nin bize ne kadar denge sunduğunun bir göstergesiydi. Ne fazla sakin ne de fazla gürültülü… Tam kararında bir canlılık.

Bir noktadan sonra fark ettik ki Budapeşte’de sıkılmak gerçekten zor. Her sokakta bir hareket, her köşede bir detay, her meydanda bir hayat akışı vardı. Ama bu hareketlilik, kaotik değil; daha çok “şehir nefes alıyor” hissi veren bir dinamizm.

Bize hissettirdiği şey özetle şuydu:
Rahat dolaşabileceğin, enerjisi yüksek ama seni boğmayan, kendini çabucak sevdirebilen bir şehir.

Budapeşte, hem meraklarımızı giderdi hem de hiç beklemediğimiz bir şekilde bizi içine çekti. 

  1. Budapeşte’yi Geriye Dönüp Hatırladığımda

Budapeşte'yi geriye dönüp düşündüğümde, aklımda hep sıcak bir his kalıyor. Şehir bize ne çok yorucu ne de fazla sakin bir deneyim sundu; tam aksine, enerjisi yüksek ama keyifli bir denge yakalayan bir yer olarak hafızama kazındı. Sokaklarında yürürken hissettiğimiz rahatlık, gün sonunda bile devam eden keşfetme isteği ve her an karşımıza çıkan küçük sürprizler… Bunların hepsi geri dönüp baktığımda Budapeşte'yi özel kılan detaylar arasında.

Arkadaşlarla bu şehirde buluşmak da deneyimi daha güçlü hâle getirdi. Birlikte gülmek, yürümek, kaybolmadan dolaşmak ve yeni tatlar denemek… Budapeşte, arkadaşlığın enerjisini taşıyan şehirlerden biri oldu benim için. Gittiğimiz her köşede ortak bir anı biriktirdik ve bu da şehri daha anlamlı kıldı.

“Yeniden gidilir mi?” sorusuna içtenlikle evet diyorum — hem de kesin bir evet. Çünkü Budapeşte, ilk ziyaretinizde tüm kartlarını açmayan, her gelişte başka bir detay fark ettiren şehirlerden biri. Hem Buda’nın huzuru hem de Peşte’nin dinamizmi, yeniden dönmek için fazlasıyla sebep sunuyor.

Kısacası, Budapeşte benim için geriye dönüp baktığımda yüzümü güldüren, hafiflik ve canlılık hissi bırakan şehirlerden biri oldu.



Tags

Ayrıca Hoşunuza Gidebilir